Sokağa eyleme iz bırakan Meryem Ana'sız bir yıl geçti

SADİYE ESER
İSTANBUL (DİHA) -Ankara 10 Ekim Katliamı'nın üzerinden bir yıl geçse de yaşamını yitiren barış yürüyüşçülerinin bıraktığı izler silinmiyor. Bunlardan biri olan 75'lik Cumartesi Annesi, Barış Annesi, uslanmaz eylemci Meryem Ana'nın ismi yeni doğan torunuyla bir nesil daha yad edilecek.
Ankara 10 Ekim 2015 Katliamı'nın üzerinden bir yıl geçse de yaşamı yitirenler barış yürüyüşçülerin mirası nesilden nesile taşınıyor. Bunlardan biri olan ve ömrünü sokakta barış isteyerek geçiren 75'lik Meryem Ana (Meryem Bulut) ismi birkaç ay önce doğan torunuyla yaşatılacak. Kimi zaman emekçilerin hak taleplerinde, kimi zaman kadınların özgürlük mücadelesinde, kimi zaman çevreci bir eylemin yürüyüşçüsü, Cumartesi Anneleri ve Barış Annelerin bilge eylemcisi, Hrant Dink'in faillerinin peşinde, Kobanê yolcusu ve barışın soluksuz sesi Meryem Ana adeta her sokağa iz bırakarak adını yad ettiriyor. Savaşa karşı canlı kalkan olarak yürüdüğü Şinex'te (Şırnak) önünü kesen askere söylüyordu bu sözleri: "Sen ölmeyesin diye buradayım. Senin kurşununda bana gelsin, gerillanın kurşunu da bana gelsin. Ben öleyim. Siz ikinizde ölmeyin." Gençler ölmesin diye yola çıktığı Ankara Barış Mitingi'nde Türkiye Cumhuriyetinin en ölümcül bombalı saldırısında hayatını kaybetti. Savaşa karşı geçen ömür savaş isteyenlerce alınması tarihin bir ironisi olarak kaydedildi.
Uzun yürüyüşe 12 Eylül cuntası ile başladı
12 Eylül askeri cuntanın ardından İskenderun'a göç ederek burada 25 yıl yaşayan Meryem Ana'nın hayatı aynı zamanda yakın Türkiye tarihinin de özeti. Göç, işkence, sürgün, baskı, yoksulluk, darbeler derken cezaevleri yolu ömrünün önemli bir kısmını aldı Meryem Ana'nın. Bir gece yarısı basılan evinde oğlu Ahmet'i götüren polislerin zulmüyle başladı barış yürüyüşüne. Tutuklana oğluyla birlikte cezaevlerini yol eyledi; sonra oğul hasreti başlar Meryem Ana'nın. Cezaevinde çıktıktan sonra yüzünü dağlara çeviren oğlunun hasretiyle göçen Meryem Ana, oğluna kavuşmanın tek yolu barıştan geçtiğini biliyordu. O yüzdende her eylemde barış barış diye haykırdı.
Bütün mahpusların anası oldu
Malatya cezaevi ile başlayan görüş serüveni oğlu Ahmet çıktıktan sonrada sürdü. Artık bütün mahpuslar orun oğulları, kızlarıydı. Tanıdığı tanımadığı herkesin görüşçüsü oldu; onlara kendi elleriyle yetiştirdiği domates, biber, salatalık ve tabii ki tandır ekmeği ile gidiyordu.
Hem anne hem de baba idi
Ardından eşini kaybeden Meryem Ana için hayat daha da zor olmaya başlamıştı; 3 erkek 5 kız çocuğuna hem annelik hem de babalık yapmak zorunda kaldı. Zorluklar onu İstanbul'un çeperlerine sürdü. Sürgün, zorluk, yoksulluk kesmedi onu barış haykırışını. Burada da her eylemin her pankartın her sözün önünde, arkasında durdu. Bilgeliğiyle nice kavgalıyı barıştırdı, her derdi olanın başucunda oldu. Kürt Özgürlük Hareketi geleneğinden gelen partileri kendisine ikinci ev yaptı. Bir ayağı partide bir ayağı sokakta, yetiyse nefesi evdeki her işe koşuşturdu…. Tüm bu koşuşturmanın içinde namazını hiç eksik etmedi.
Önünü kesen askere: Sende ölme
Uzun solukluydu Meryem Ana'na barış yürüyüşü. Türkiye Cumhuriyeti yeniden Kürtlerle savaşa hazırlandığı günlerde canlı kalkan olarak düştü Şirnex yoluna. "Sen yaşlısın senin ne işin var burada" diye önünü kesen askere tane tane anlatıyordu barışın anlamını: "Sen ölmeyesin diye buradayım. Senin kurşununda bana gelsin, gerillanın kurşunu da bana gelsin. Ben öleyim. Siz ikinizde ölmeyin."
Torununu göremeden veda etti
Kürt Özgürlük mücadelesi nerede sürüyorsa orada izine rastlanır Meryem Ana'nın. Kobanê'de savaş başladıktan sonra da yerinde durmadı. Kobanê için yardım topladı, oradan oraya koştu. Aynı dönemde torunu Onur Polat (Çekdar Batman) YPG saflarında yerini almış ve DAIŞ'e karşı savaşıyordu. Belki bir süre bundan habersizdi ve Kobanê için koşuşturuyordu ama sonra onu da öğreniyor. Torunu Polat 9 Nisan 2015'te yaşamını yitirir Kobanê'de.
'Her yere beraber gittik'
Meryem Ana'nın kızı Behiye Polat anlatıyor: "Her yere ama her yere beraber giderdik. Biz buraya geldikten sonrada her yere beraber giderdik. Annem oğlunun peşine vermişti ama onu görmeden gitti."
'Kalk oğlum annemin yarasını sar'
Bir diğer kızı aynı zamanda torunu Onur Polat'ın annesi olan Hikmet Polat da annesinin acısını tüm tazeliğiyle yaşıyor. "Annem barıştan başka bir şey istemedi. O hep barış diyordu" diyerek yad eden Hikmet Polat, mezarını ziyarete gittiği annesine ağıtlar yakıyor: "Anne başını kaldır. Bana bak. Toprak mı ağırdır senin yaran mı derindir. Gözlerini bana kapatıyorsun. Aç gözlerini. Bana de kızım diye seslendim ama annem bana ses vermedi" diyor. Oğlu Onur yaşamını yitirdiğinde de oğluna seslenen Hikmet Polat, "Benim üzerime dökün o toprağı, Çektar'ımın üzerine değil. O toprağı benim üzerime değil, annemin üzerine attılar. Kurban olduğum kalk, bak sana annemi misafir getirdim. Başını kaldır. Senin yaran mı derin, annemin acısı mı derin. Kalk bir bak. Annemin yarasına mehlem sür." diyerek oğlu ve annesinin acısını bütünleştiriyor.
'Çiçekleri çok severdi'
Meryem Ana'nın büyük oğlu "Küçük Meryem'in" babası Şehmus Bulut ise, hayatlarında büyük bir boşluğun doğduğunu ve evin her yerinde onun izine rastladığını dile getiriyor. Meryem Ana'nın çiçek sevgisine değinen oğlu Şehmus, "Bizler buraya geldikten sonra kendisine saksı aldım. Çiçek ekiyordu. Ektiği çiçekler çok güzel çıkıyor ve büyüyordu. Bizler ektiğimiz de onunki gibi büyümüyordu" diyor. Oğul Bulut, annesinin Ankara yürüyüşünden önce sanki öleceğini biliyormuş gibi bütün çocuklarını etrafına topladığını ve birlikte yemek yediklerini sözlerine ekleyerek, üzüntüsünü paylaşıyor.
Adı şimdi küçük Meryem'de
Meryem Ana o kadar çok insan, yaşam ve mekanla bütünleşmişti ki unutmak mümkün değildi onu tanıyanların hafızasında. Katliamda yaşamını yitirdikten sonra büyük oğlu Şehmus'un bir kızı dünyaya gelir. Meryem Ana'nın anısı, mücadelesi, hatırası yaşasın diye ismi torununa verildi. Evin içinde ve aileyi tanıyan herkes artık yeni doğan bebeğe "Meryem Ana" diye sesleniyor. 75'inde veda ettiği evde yeni doğan "Meryem Ana" ismi kulaklarda çınlamaya devam ediyor…
(sd)