Birlik'in dosyasına bakan 5 savcı değişti ilerleme yok

DİCLE MÜFTÜOĞLU/ FETHİ BALAMAN
ŞIRNEX (DİHA)- Zırhlı aracın arkasında sürüklenen bedeniyle hafızalarda kalan Hacı Lokman Birlik'in dosyasına bakan 5 savcı değişti, 6 aydır adliye kapalı ve bir yıldır soruşturmada ilerleme kaydedilmedi. Görüntü ve telsiz kayıtlarına rağmen tek bir polis yargılanmadı.
Şirnex'in(Şırnak) Dicle Mahallesi'nde 2 Ekim gecesi yaralı halde infaz edilen ve ardından bedeni akrep tipi zırhlı araç ardından sürüklenen Hacı Lokman Birlik'in katledilmesinin üzerinden geçen 1 yılda soruşturma dosyasında bir ilerleme sağlanamadı. Ailenin avukatları, katiller hakkında "kasten öldürmek", sürükleyenler hakkında "Kişinin hatırasına hakaretten", "Görevi kötüye kullanma", olayı gören diğer polislerin "İşlenen suçu bildirmeme", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" kanıtlarıyla suç duyurusunda bulunuldu. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı ise, telsiz, görüntü ve birçok kanıta rağmen yalnızca "Kişinin hatırasına hakaret" suçlamasıyla soruşturma başlattı. Aradan geçen zaman içerisinde dosyaya bakan 4 savcının yeri değiştirilirken 5'inci savcı üzerinden yürütülen soruşturmada somut bir adım atılmış değil.
Emir komuta zincirinde yapıldı
Birlik ailesinin avukatlarından ve İHD Şube Yöneticisi Büşra Demir, bir yıl zarfında dosyada yaşanan gelişmeleri aktararak, katliamın emir komuta zinciri çerçevesinde yaşandığını ortaya koyan telsiz görüşmelerinin dosyaya eklenmesini sağladıktan sonra bu kişilerin tespiti noktasında dilekçe sunduklarını ifade etti.
Emniyet polislerin ismini gizliyor
Telsiz görüşmelerinde bu polislerin isimlerinin olmadığını, sadece kodlarının olduğunu belirten Demir, "Emniyette bütün telsiz konuşmaları kayıt altına alınır ama kodlarla alınır. Herkesin bir telsizi vardır. Bu konuşmalar elimize geçtikten sonra savcılıktan bu kodların kime kayıtlı olduğunu emniyete sorulup tespit edilmesi ve bu kişiler hakkında 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak', 'Görevi kötüye kullanmak' suçlamasıyla soruşturma yürütülmesini talep ettik. O zaman ilk savcıydı ve talebimizi kabul ederek emniyete yazı yazdı. Yazıda bu telsiz kodlarının kimlere ait olduğunun savcılığa iletilmesi isteyen bir müzakere yazıldı. Emniyet bu olayı örtbas etme amacında. Emniyete 3'üncü kez yapılan başvurunun ardından, 'O gün büyük bir operasyon vardı o yüzden o telsizlerin kim tarafından kullanıldığını bilemeyeceğiz. Başkası telsizi kullanmıştır. Siz bize (savcılığa söylüyor) bir yazı gönderin biz bu kayıtları ses analizine gönderelim' diye cevaplıyor" dedi.
Demir, ses kayıtlarının analiz edilme işleminin yılları bulabilecek bir çalışma olduğunu ve bunun dosyanın ilerleyişini önlemek amacıyla verilen bir cevap olarak değerlendirdi.
İdari soruşturma dosyası nerede?
Başbakan'ın bu dönemde bu suçu işleyenlerin cezalandırdığına ilişkin bir açıklama yaptığını da hatırlatan Demir, idari soruşturmanın da dosyaya eklenmesini istediklerini ve savcılık tarafından valiliğe yazı yazıldığını ancak valiliğin dosyanın Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği'ne gönderdikleri yönünde bir yanıt verdiklerini aktardı.
Görevden alındı denilen polisler Nusaybin'de çıktı
Konuya ilişkin başbakanlıktan yapılan açıklamada, araçta bulunan 4 polisten 2'sinin tespit edildiği ve görevden alındıkları belirtilse de, adı geçen polislerin Nusaybin'de görevde oldukları ortaya çıkmıştı.
'Yasak süreci olumsuz etkiledi'
Tüm bu taleplerinin sonuçlanmadan Şirnex'te sokağa çıkma yasağının ilan edildiğini hatırlatan Demir, 14 Mart'tan bu yanan adliyeye ulaşılabilecek bir telefonun olmadığını avukat olmalarına rağmen ilk 3 ay boyunca kente girişlerinin engellendiğini bunun da soruşturma sürecini olumsuz etkilediğini kaydetti.
Her dilekçeyi sunduklarında farklı bir savcı ile karşılaştıklarını sözlerine ekleyen Demir, bu da dosya incelemesinin sürekli ertelenmesine neden olduğunu kaydetti.
'Cezasızlık politikasının tezahürüdür'
Bütün aleniliğe rağmen bir yılda ilerleme kaydedilmediğini yineleyen Demir, "Bu suçu işleyenler devletin kamu görevlileri olduğu için devletin cezasızlık politikalarının bir tezahürüdür. Suç işleyen polis olduğunda hele karşıdaki muhalif, onların istemediği vatandaş profilinde olduğunda bu şekilde yansıyor" diye belirtti. Adı geçen polisler hakkında iddianame hazırlanmaması durumunda itiraz haklarını kullanacaklarını, gerekirse dosyayı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacaklarını dile getirdi.
Direnişte ısrar ediyor
HDP Şirnex Milletvekili Leyla Birlik de, Hacı Birlik'in ablukalara karşı polise direndiğini hatırlatarak, "İlk kurşunu bacağından alıyor ve yarasını bağlıyor. Yeniden ayağa kalkıyor ve direnişe katılıyor. İkinci kez omzundan kurşun yiyor ve düşüyor. Bu görüntüler emniyette de var" dedi.
Birlik'in katledildiği gece hem Dicle hem de Yeşilyurt Mahallesi'nin abluka altında olduğunu hatırlatan Leyla Birlik, "Halktan telefon aldık Dicle Mahallesi'nde bir yaralının olduğunu ve kolluk kuvvetlerinin elinde olduğunu söylediler. Ben de emniyeti aradım ve ablukanın çekilmesini istedim. Çıkmamıza izin veridiler ve ben çıktığımda Siyabend'i almışlardı. Halk oradaydı zaten bir yaralı olduğunu ve götürüldüğünü söylediler. Kan izleri hala yerdeydi. Ben karakola varıncaya kadar O'nu hastaneye götürmüşlerdi. Hastaneye gittiğimde ise, sabah Yeşilyurt Mahallesi'nde gördüğüm bir emniyet yetkilisi vardı. Bu ablukalarda hiçbir polis kendisini tanıtmaz ama o gün tesadüftür ki o terörle mücadele polisi kendisi tanıtmıştı. Göğsünü gere gere adının Hacı Murat olduğunu söyledi" dedi.
'Operasyonu yürüten kişiydi'
Şırnak Devlet Hastanesi önünde bekleyen kişinin operasyonu yürüten polis olduğunu ifade eden Birlik, "Siyabend'in hastaneye varmasından sonra oraya vardım. Onları oraya getiren ekip daha oradayken oraya vardım. Kapıda bekleyen Şırnak Emniyet Müdürü'dür. Hala görev başındadır" hatırlatmasında bulundu. Birlik, cinayetin emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştiğini vurgulayarak, tek bir failin görevden alınmamasına tepki gösterdi.
'Savaşın gidişatını gösteriyordu'
6 ayı aşkın süredir kentte süren "sokağa çıkma yasağı" nedeniyle adliyenin kapalı olduğunu ve dosyanın rafta bekletildiğine dikkat çeken Birlik, şunları söyledi: "Hacı ve Ekin Wan'a uygulananlar 'Çöktürme Planı'nın bir parçasıydı. Bu yapılanlar Kürt halkına açılmış savaşın bir başlangıcıydı. Ekin Wan'a yaşanan vahşet 1990'lı yıllardan bu yana görmediğimiz bir vahşetti onunla birlikte bunu gördük. Bedeninin işkence edilerek teşhir edilmesi bir başlangıçtı. Bu savaşı nasıl tırmandırabileceklerini gösteriyorlardı."
(sd)