OHAL rejimini kuruyor!
ANKARA (DİHA) - Yıllardır OHAL'i kaldırmakla övünen AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi darbe gerekçesiyle bütün Türkiye'yi mahkum ettiği OHAL'i kalıcılaştırmayı amaçlıyor. Sistem eleştirmeni ve siyaset teorisyeni Fikret Başkaya, AKP'nin hedefinin Azerbaycan ve Arabistan karması bir rejim yaratmak olduğunu söyledi.
Daha çok Kürtlere karşı yürütülen savaş ile bağlantılı olarak sisteme eklemlenen ve şimdi bütün Türkiye'ye dayatılan Olağanüstü Hal, kalıcı bir rejime dönüşüyor. Halk ve özgürlüklerin keyfi olarak askıya alındığı, uygulama açısından da dünyadaki en kötü örneklerden birine sahip olan OHAL uygulaması, kaldırıldığı 2002 yılından sonra bu kez çok daha kapsamlı bir şekilde topluma dayatılıyor.
Kürdistan'da 15 yıl uygulandı
1982 darbe anayasasının ürünü olan ve ilk olarak 1983 yılında çıkarılan OHAL Kanunu, 1987 yılında Kürtlerin mücadelesine karşı ilan edildi. Kürtlere karşı "kirli savaşı" örtme perdesine dönüşen OHAL, Kürdistan'da bir rejim olarak tam 15 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde sürdürüldü. Her seferinde meclise getirilerek toplam 46 kez uzatılan 90'lı yılların OHAL'i, bütün bir coğrafyayı ölüm ve katliamlara dönüştürdü.
Turgut Özal döneminde ilk kez uygulamaya konulan OHAL, ilkin Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tunceli ve Van'da ardında da Adıyaman, Bitlis ve Muş mücavir (komşu) iller olarak eklendi. 1990 yılında savaş konsepti çerçevesinde il olarak ilan edilen Batman ve Şırnak da OHAL kapsamına alındı.
OHAL rejimi kapsamında Hayri Kozakçıoğlu 4,5 yıl ile en uzun süre OHAL bölge valisi olarak görev yaptı. OHAL dönemi boyunca, toplam da 4 bin Kürt köyü yakılıp yıkıldı, 3 milyon insan Kürt coğrafyasında göçertildi ve OHAL dönemi boyunca gözaltında kayıpların sayısı önceki dönemlerle kıyaslanamayacak kadar arttı.
OHAL'in ağır bilançosu
Sadece OHAL dönemindeki çatışmalarda 5 bin 52'i devlet güçleri, 5 bin 677'si sivil olmak üzere hayatını kaybedenlerin sayısı 30 bin şeklinde kayıtlara geçti. OHAL döneminde bin 248 siyasi cinayet işlenirken, bunların arasında Kürt siyasetçilere yönelik faili meçhul cinayetler ağırlıkta yer aldı. OHAL valiliğinin yetki kapsamında olan yerleşim birimlerinde, işkence ve kötü muamele gerekçesiyle toplam olarak bin 275 suç duyurusunda bulunuldu.
OHAL valiliğinin yetki kapsamında olan yerleşim birimlerinde 55 bin 371 kişi gözaltına alındı, 145 bin 231 kişi devlet güvenlik mahkemelerinde yargılandı. DGM'de bin 131 çocuk yargılandı.
Meclis Araştırma Komisyonu'nun raporuna göre, 1997 yılı Kasım ayı itibarıyla bölgede toplam 3 bin 428 yerleşim birimi boşaltıldı, 378 bin 335 kişi yerinden edildi. İnsan hakları kuruluşlarının verilerine göre ise bu dönemde yaklaşık 4 bin yerleşim birimi boşaltıldı ve üç milyonun üzerinde insan zorla göç ettirildi.
Birçok gazete ve derginin bölgeye girişi, yayımı ve dağıtımı ile çok sayıda radyo ve televizyonun yayını yasaklandı.
Konser, tiyatro, festival vb. sanatsal etkinliklerin gerçekleştirilmesi engellendi, toplam 259 müzik kaseti yasaklandı.
27 Haziran 1985 tarihinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde köy koruculuğu uygulanmaya başlandı. Toplam 67 bin köy korucusu silah kuşandı.
Yaklaşık 4 bin korucu, öldürmeden köy yakmaya kadar yüzlerce suça karıştı.
Bölgede JİTEM gibi oluşumlar kuruldu ve bu oluşum 2011 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada JİTEM'in "İçişleri Bakanlığı'nın onayı olmadan ve Genelkurmay'dan görüş alınmadan Jandarma Genel Komutanlığı'nın kendi inisiyatifiyle kurulmuş olduğu" sonucuna varıldığı belirtildi.
OHAL'in uzatma mesajı
İşte 15 yıl boyunca Kürdistan'da bu karanlık tabloyu yaratan OHAL, 2002 yılında AKP'nin "ilk olumlu icraatı" olarak kaldırıldı.
Ancak AKP, 15 Temmuz darbe girişimini gerekçe göstererek OHAL ilan etti. AKP'nin bütün Türkiye'ye karşı ilan ettiği OHAL uygulaması da şimdiden Kürdistan'daki OHAL'i aratmayan hale geldi. Adalet Bakanının verdiği bilgiye göre, şimdiye kadar OHAL kapsamında 72 binden fazla kişi sorgulandı, en az 32 bin kişi tutuklandı. Yine çok sayıda gazete, dergi, televizyon kanalı, radyo ve internet sitesi kapatıldı.
Ayrıca ilan edilen OHAL Kürdistan'da daha sert ve agresif bir şekilde hayata geçirildi. 24 Temmuz 2015 tarihinden "ilan edilen sokağa çıkma yasakları" ile fiili olarak uygulanan OHAL uygulamalarında şimdiye kadar bine yakın sivil insan katledildi. Kürt kentleri yakılıp yıkılıp yerle bir edildi. OHAL döneminde hayata geçirilen koruculuk sistemi AKP'nin OHAL'i döneminde "ağır silahlarla" desteklenme kararı alındı.
Bütün bunlara rağmen dün yapılan MGK toplantısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalara göre, OHAL 3 ayı kesin olmak üzere daha fazla uzatılacak. Erdoğan, OHAL için 12 aylık sürenin bile yeterli olmayabileceğini dile getirdi ve rejimin kalıcılaşabileceğinin mesajını verdi.
'Azerbaycan ve Suudi Arabistan ortalaması bir rejim yaratmak istiyorlar'
OHAL durumunu ve yapılan açıklamaları değerlendiren sistem eleştirmeni ve siyaset bilimci Fikret Başkaya, mevcut tabloyu AKP'nin "yönetememe yaklaşımı" olarak nitelendiriyor. Başkaya'nın duruma ilişkin değerlendirmesi şöyle: "Birincisi, bugünkü yönetici sınıfın artık yönetme kabiliyeti kalmadı, kimse bunu açıkça söylemiyor. İşi beceremeyince önlerinde iki şık var. Bunlar birbirlerine bağlı. Bunlardan birincisi faşizmi dayatmak, ikincisi savaşı dayatmaktır. Bu ikisi dışında ellerinde bir koz yok. Türkiye'nin zaten demokrasi ile hiç alakası yok. Hiç olmadı ki. Burjuva rejimlerinde olduğu gibi sınırlı özgürlük, demokrasi ve hukukla toplumu yönetmenlerinin mümkün olmadığını biliyorlar. O zaman OHAL ile yönetecekler. Ben artık bildik burjuva hukuk kurallarını uygulamıyorum, bunları istemiyorum diyor bize. Bu son kalkışma, başarısız darbe girişimi baştan sona sorularla dolu. Ne tarafından baksan sorunlu, bu bunlar için nimet oldu adeta. Yapmak istediklerini yapmanın imkanlarına kavuştular. Bunların hedeflerinde Azerbaycan ve Suudi Arabistan ortalaması bir rejim yaratmak var. Bunu yapmak istiyorlar. Ama bu bunu başaracakları anlamına gelmiyor. Niyetleri bu. Toplumu ateşe atmak gibi bir aymazlık içindeler. Fakat bunun fazla uzun sürmesi mümkün değil. Saldırı karşı saldırı diye bir diyalektik var. Dolayısıyla toplumda buna karşı büyük bir kin birikmiş durumda. Bunun daha fazla artması realize olması imkanı ortaya çıkabilir. Bunu becerirlerse (bu rejimi kurmayı) hiç kimseyi takmadan bu ülkenin varını yoğunu yağmalayabilirler."
(kk/avt)