Başika tartışmasının altında ne var? 2016-10-06 09:39:52 ANKARA (DİHA) - Irak hükümetinin "askerini çek" dediği Türkiye'yi sıkıntılı bir sürecin beklendiğini belirten Uluslararası İlişkiler Uzmanı Haydar Çakmak, yaşanan durumun Türkiye ile Barzani arasında Rojava karşıtı bir anlaşmaya yol açabileceğini söyledi. Türkiye'nin Körfez müdahalesinden buna yana süren Irak'taki askeri varlığı, son dönemde ilk kez üst düzeyde itirazlarla karşı karşıya kaldı. Aralık 2015'te, Türkiye'nin Irak'taki askeri varlığını artırmak için de facto bir yönelimle bölgeye asker göndermesi üzerine başlayan ve sonrasında durulan tartışma, tam da Musul'a yapılması planlanan operasyon öncesinde yeniden alevlendi. Irak Parlamentosu önceki gün ilk kez "işgalci" olarak tanımladığı Türk askerlerinin Irak topraklarından çekilmesini isterken, bölgede bulunan Uluslararası Koalisyon Gücü Sözcüsü ABD'li Yarbay John Dorrian da Türk askerlerinin Irak'taki varlığının illegal olduğunu ifade etti. Yapılan tüm bu çağrı ve gösterilen tepkilere karşı kulağını tıkayan Türkiye ise, bir yandan da suçlayıcı bir tarzda "Ben sizin için bulunuyorum, sizi koruyorum" diyerek Irak topraklarında kalma ısrarı içerisinde. Hem Türkiye'nin geliştirdiği argümanlar hem de onun varlığına yapılan itirazlar zamanlaması itibariyle de son derece "manidar." Zira Irak'taki askeri varlığı 1991 yılına dayanan Türkiye'nin askeri varlığı sadece Başika Kampı ile sınırlı değil. Türkiye 1990'dan beri bölgede bulunuyor Türk ordusunun 36. paralelin kuzeyinde kalan Duhok, Hewler, Süleymaniye gibi kentlerdeki varlığı, 12 Temmuz 1991 çok uluslu Çekiç Güç'ün koruma sorumluluğu aldığı "Güvenlikli Bölge" dönemine kadar uzanıyor. 1990'lı yılların başında Irak'ın onayıyla bin 300 dolayındaki silahlı Türk gücü, Duhok'a bağlı Bamerni, Şeladize ve diğer bazı kasabalarda 'geçici' gözlemci karakollarda konuşlandırıldı. Bu güç daha sonra zaman zaman PKK'ye karşı yapılan saldırılarda sayıları artarak, operasyonel güçlere dönüştü. 1992 yılında ise, Türk askeri ile KDP'nin ortak operasyonları ile PKK'ye karşı savaş başlatıldı. 1994 yılında KDP Başkanı Mesut Barzani ile Türk devlet yetkililerinin 'sözlü' anlaşması sonucunda Türk silahlı güçlerinin bölgedeki varlığı 'de facto' bir pozisyon kazandı. Anlaşma kapsamında Duhok, Zaxo, Hewler ve Salahaddin kentlerinde askeri alanlar oluşturuldu. Batufa, Bamerni, Begova ve Kanimasi bölgelerindeki Türk askeri varlığına zemin hazırladı. 1997 yılında gelindiğinde de yine Türkiye ve KDP arasında yapılan anlaşma sonucu bölgede Türk askerinin bulunması resmileşti. Duhok'un kuzeydoğusuna düşen Kani Masi, Deralok ve Sirsi'de dört askeri üs kuruldu. ANF'nin daha önce geçtiği bilgilere göre, büyük çoğunluğu Şirnex'in (Şırnak) Qilaban (Uludere) ilçesinin 60 kilometre güneyindeki şehir merkezinde bulunan Türk askeri varlığı 5000 civarında asker, 150 dolayında tank, onlarca zırhlı araçtan ve saldırı tipi helikopterlerden oluşuyor. Zırhlı araçların arasında Alman Leopard 1 tipi tanklar da mevcut. Tank birliklerinin özellikle Kuzey Kürdistan sınırına yakın noktadaki Batufa ile Kanîmasî'de konuşlandırılmış olması dikkat çekici. Ayrıca Amediye şehir merkezinin kuzeyinde Türklere ait bir karargah bulunuyor. Tankların da bulunduğu karargahta daha çok istihbarat çalışması yürütüldüğü belirtiliyor. Zap alanı ile Gare Dağı arasında yer alan Şeladizê ve Deraluk'ta ise, 10'dan fazla tank ve bine yakın asker ve çeşitli askeri araçlar bulunuyor. Yine Türk ordusunun Bamernê, Bêqulkê, Qadişê ve Begova'da tank, top ve helikopter bulundurduğu biliniyor. Ayrıca Amediye, Zaxo, Hewler ve Duhok'ta Bolu ve Kayseri Dağ Komando Tugayları'ndan Türk Özel Kuvvetleri (bordo bereliler) ve MİT mensupları mevcut. Merkezi Hükümeti 2012'de üslerin kapatılması ve girişlere yasak kararı aldı Halkın, Türk askerini bölgede istememesi nedeniyle Güney Kürdistan Parlamentosu 26 Şubat 2008 tarihinde aldığı karar ile söz konusu üslerin kapatılmasını kararlaştırdı. Ancak üslerin kapatılması kararına rağmen Barzani, Türkiye ile geliştirdiği ilişkiler nedeniyle kararı uygulatmadı. Daha sonraki yıllarda da TSK'nin varlığına yönelik Irak'tan kimi itirazlar yükseldi. Özellikle 2012'de, merkezi Bağdat Hükümeti, Türkiye'ye ait askeri üslerin kapatılması ve yabancı güçlerin Irak topraklarına girişinin yasaklanmasına karar verdi. Dönemin Irak Hükümeti Sözcüsü Ali Debbag, "Bakanlar Kurulu kendi topraklarındaki yabancı üsler ve birlikleri çıkarmaya ve yabancı güçlerin Irak topraklarına girişini yasaklamaya karar verdi" açıklamasında bulundu. Türkiye ev sahibine rağmen misafirlikte ısrarcı Ancak alınan bu karar ve bu yöndeki tepkilere rağmen, Türk askerinin bugüne kadar bölgedeki varlığı sürdü. Fakat gelinen noktada bugün Türk askerinin bölgedeki varlığına dönük itirazlar daha da sertleşti. TSK'nin varlığına yönelik bu güçlü itiraz tam da konuşulan Musul operasyonu arifesinde geldi. Daha önce bölgedeki güçler Musul operasyonunun Türkiye'nin tavrı nedeniyle engellendiğini, Türkiye'nin engelleyici bir tavır takındığını ifade etmişti. Türkiye ise, yaptığı açıklamalarda operasyon için Sunni ve Türkmenleri öncelerken, diğer grupların operasyonda yer almasını "bölgenin demografik yapısı değiştirilerek" gerekçesiyle engelleme çabası içerisinde. Dolayısıyla Musul operasyonu konusunda dayatmada bulunan ve engel olarak değerlendirilen Türkiye'nin bölgedeki varlığının tartışmaya açılması bu açıdan önemli. Bu hamleye karşı Türkiye, Irak topraklarında bulunma konusundaki ısrarını sürdürüyor. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Irak hükümetinin itirazına rağmen "Biz Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz" diyerek adeta "ev sahibine rağmen misafir olmayı" dayatacakları mesajını verdi. Aralık 2015 tarihinde de yine Başika tartışması olduğunda Cumhurbaşkanı Erdoğan da, "Biz Irak hükümetinin isteği doğrultusunda o bölgede bulunuyoruz" diyerek aynı tezi savunmuştu. Ancak Irak hükümetinin bugün, Türk askerlerini topraklarında istemediğini ayan beyan dile getirmesinin tavrı değişikliğine zorladığı Türkiye bu tepkiyi dikkate almaktan uzak. Musul operasyonu öncesi bu konu gündeme getirildi Giderek derinleşen sorunun, Musul operasyonuyla ilgili boyutu olduğu birçok çevre tarafından da dillendiriliyor. Milliyetçi hassasiyetleriyle bilinen ve bölgeyi en iyi takip eden isimlerden biri olan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Haydar Çakmak, Türk askerinin bölgedeki varlığının 1990'lı yıllara dayandığını hatırlatarak gelinen aşamada Musul operasyonu konusundaki anlaşmazlık nedeniyle konunun gündeme getirildiğini savundu. Türkiye ile bozuşan ABD konuyu gündeme getirdi Çakmak, konuya ilişkin şunları dile getirdi: "Gerek Kürt yönetimi ile anlaşmalı ve merkezi hükümetle anlaşmalı olarak bugüne kadar TSK'nin oradaki varlığı devam ediyordu. TSK, Irak askerlerine eğitim vermek amacıyla bulunuyordu. Şimdi de Kürt askerlerine (peşmergelere) eğitim vermek amacıyla bulunuyor. ABD ile ne zaman ilişkiler bozulsa, bu mesele gündeme getiriliyor. ABD, Irak yönetimi de teşvik ve provoke ederek TSK'ya karşı konuşturuyor. Türkiye'den istenen bu askerlerin çekilmesidir. Ancak hükümet, bu koşullarda askerleri çeker mi? Musul'a müdahale söz konusu ve tam da bu dönemde böyle bir tartışma başlatılıyor, böyle bir müdahale de bulunuluyor. Türkiye müdahil olmak istiyor. ABD ve onunla bağlantılı güçler ise, Türkiye'nin Musul'a müdahil olmasını istemiyor. Türkiye açısından sıkıntılı bir sürece girildi. Bence AKP hükümeti, ABD'liler ile anlaşacak, yoksa darbe alır. Bir de iddialı konuşuyorlar biz çekilmeyiz falan. ABD'liler, Suriye konusunda hükümetten taviz isteyecekler... Bu iki ülkedeki gelişmeler birbiriyle bağlantılıdır. Türkiye, ABD'nin Suriye'deki Kürt politikasına karşı çıkıyor. Barzani de ABD'nin Suriye politikasına sıcak bakmıyor ve rahatsız. Bu açıdan Barzani ile Türkiye, Suriye'deki Kürt oluşumuna karşı işbirliği yapabilir." (kk/öç)