Yüksekdağ: Kayyım atayanların darbecilerden farkı yok 2016-09-20 12:37:28 ANKARA (DİHA) - Parti Meclisi toplantısı öncesi konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, kayyım atamasını hayata geçiren siyasi iktidarın kendileri nezdinde 15 Temmuz'daki darbecilerden farkı olmadığını söyledi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM), Türkiye ve Kürdistan kentlerinden üyelerin katılımıyla parti genel merkezinde toplandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ, güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 'Türkiye'de demokrasiden bahsetmek mümkün değil! 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan süreci "karşı darbe" olarak tanımlayan Yüksekdağ, "Bugünkü siyasi iktidar, Türkiye'de düğümlenen sorunları çözmek yerine yeni düğümler yaratmaktadır. Kutuplaştırma politikası da bugün artık zirveye ulaşmıştır. Bugün AKP ve Saray'a biat edenler, bir de ona biat etmeyip muhalefet edenler var. Bizler bu özgürlük safını oluşturuyoruz. Bu özgürlük safı çok büyük saldırılarla karşı karşıya ama direniş tutumumuz bu saldırılar karşısındaki gücümüzü oluşturuyor. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki barış, demokrasi ve eşitlikten bir darbenin ortasına savruldu. Bugün OHAL ve KHK'lerle, kanun kılığına girmiş kararla yönetilen bir ülkeye dönüştü. Bugün Türkiye'de artık demokrasiden bahsetmek mümkün değil" diye konuştu. 'Kayyım tek adamlık zihniyetinin ürünüdür' DBP'li belediyelere dönük kayyım atamalarına da değinen Yüksekdağ, şunları söyledi: "Bugün belediyelere kayyım atanması da tek adamlık zihniyetinin bir parçasıdır. Temsiliyetin yerine kendisini atayan bir zihniyetin ifadesidir. Bir yıllık süre içerisinde bu belediyelerde en ufak bir hukuksuzluk bulmaya dönük yapılan bütün soruşturmalara rağmen tek bir hukuksuzluk, hırsızlık, yolsuzluk bulamadılar. Bunların hiçbirisini bulmaları mümkün bile değildi. Seçimle kazanamadıkları belediyeleri bugün zorla, silah ve süngü zoruyla el koydular. Bugün belediyeler karakola dönüştürülmüştür. Kayyım kararının alındığı belediyelere bakın o günlerden sonra belediye binalarının karakol binalarından hiçbir farkı yoktur." Yüksekdağ, kayyım kararına karşı tepkilerin demokratik yöntemlerle gösterildiğini ancak bu demokratik tepkinin bütün Türkiye'ye yayılması gerektiğini de vurguladı. 'Haram yeme suçuna ortak olmayın' Yüksekdağ, devamla şunları kaydetti: "Bu bütün Türkiye halkları açısından yaşam alanları savunmasıdır. Bunu savunamazsak bir kuru canımızı da savunmak mümkün olmayacaktır. Her canlı organizmayı yok etmek bu siyasi iktidarın mekaniğine dönüşmüştür. Karşımızda bir yok etme mekanizması var. Bunun karşısında demokratik bir birleşik mücadelenin yaratılması gerekir. Hangi millet adına konuşuyorsunuz da 'milletin iradesine geçti' diyorsunuz? Türk halkının böyle bir gasp, haksızlık ve böyle bir haram yeme suçuna ortak edilmesine vesile olmayın. Türk milleti adına Kürt halkının belediyelerine el koyuyorsanız biz de şunu söyleriz; Türk halkını böyle kirli politikalarınıza alet etmeyin." Seferihisar ve Çanakkale belediyeleri gibi kayyım atanan belediyelerle kardeş olan belediyelerin, kayyıma tepki gösterilen açıklamalarını hatırlatan Yüksekdağ, bu sesin daha da yükselmesi gerektiğini kaydetti. 'Kayyımı atayanlarla darbeciler arasında tek fark yoktur' "Siyasi iktidarın bizim nezdimizde 15 Temmuz akşamındaki darbecilerden farkı yoktur" diyen Yüksekdağ, "Kendi yurttaşlarının seçme ve seçilme hakkını gasp ederek, belediyeyi ele geçiriyor. Sanki düşman kalelerini ele geçirmiş gibi bayrak asıyor. Böyle bir devlet, böyle bir siyaset kendi ülkesini kendisi bölüyor demektir" ifadelerini kullandı. 'Kanun kılığına girmiş kararlarınızı tanımıyoruz' Bu sözlerinin devamında "Biz kanun kılığına girmiş kararlarınızı tanımıyoruz" diyen Yüksekdağ, KHK'lerin AKP'nin "fermanı" konumuna geldiğine vurgu yaptı. Seçilmiş halk iradesi ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılması başta olmak üzere bütün saldırılara karşı birleşik güçlü bir direnişi yaşama geçireceklerini söyleyen Yüksekdağ, "Bütün alanları en geniş biçimde kullanacağız. İstanbul'dan Diyarbakır'a kadar her yerde bütün halklarımızı kayyım rejimine karşı demokratik direnişi büyütmeye çağırıyorum" dedi. 'Utanmasalar her öğrenciye kayyım atayacaklar' KHK'lerle binlerce eğitim emekçisinin görevden alınmasını ve yeni eğitim öğretim döneminin bu şekilde başlamasına da değinen Yüksekdağ, "Siyasi iktidar bu duruma alışmamızı istiyor. Ellerinden gelse her öğrencinin başına kayyım atayacaklar. Utanmasalar bunu yapacaklarda. 15 Temmuz'dan bu yanan 50 bin emekçi görevden alındı. Hiçbir soruşturma açılmadan bu kadar görevden alma oldu. Sayısız ilde öğrenciler ders başı yapacak eğitimciden mahrum olarak ders başı yaptı. Bu son kararında eğitim ve kamu sektöründe çalışanlara dönük bir darbenin ifadesidir. Demokratik sendikal alana yapılmış bir darbedir" diyerek, yaşanılanların bir kriz olduğunu kaydetti. Kürdistan'da yeni bir asimilasyon politikası mı devrede? Yüksekdağ yine görevden alınanların yerine kimlerin atanacağının da ciddi anlamda tartışılması gerektiğini belirtti. Yüksekdağ, siyasi iktidarın kendi yandaşlarını bu alanlara yerleştirilmek istediğini ve bunun Kürdistan'da asimilasyon aracı olarak kullanılmak istendiğine dikkat çekti. Buna benzer asimilasyon politikalarının da devreye konulduğunu hatırlatan Yüksekdağ, dün olduğu gibi bugün de bu asimilasyon politikalarının başarıya ulaşamayacağının altını çizdi. 'Siyasi iktidar kaostan besleniyor' Yüksekdağ'ın konuşmasında üzerinde durduğu bir diğer konu kardeşi Mehmet Öcalan'ın PKK Lideri Abdullah Öcalan'la geçtiğimiz hafta yaptığı görüşme oldu. Öcalan'a dönük süren tecride dikkat çeken Yüksekdağ, Öcalan'ın "Eğer devlet günde 20-30 kişinin öldüğü bir süreci barışa evriltmek istiyorsa bir heyet gelir ve 6 ay gibi kısa bir süre içerisinde bu sorunu çözeriz" mesajını hatırlatarak, siyasi iktidarın bu çağrıyı görmezden geldiğini söyledi. 'Tank yerine İmralı'ya İzleme Heyeti gitseydi, bu acıları yaşamayacaktık' Yüksekdağ, sözlerine şöyle devam etti: "Siyasi iktidar başka ülkede çözüm için arabulucu oluyor ama kendi ülkesinde bir siyasi krizi görmezden geliyor. Kendi ülkesindeki savaştan besleniyor. Bu yaklaşım kabul edilemez. Bu hepimiz için yeni bir şans olabilir ama bu fırsatın üstünü örtmeye karartmaya çalışıyorlar. Bir yıl önce Kürt illerine ordular göndereceklerine İmralı'da beklenen İzleme Heyeti'ni gönderseydiler, bu acıları yaşamayacaktık. O heyeti göndermeyenler artık Türkiye halklarına dönük darbe rejiminin siyasi zeminini oluşturdular ve bu zeminden besleniyorlar." 'DAİŞ'e karşı içeride de dışarıda da mücadele yok' Türkiye'nin Cerablus'u işgal hareketine konusunda ise Yüksekdağ, DAİŞ ile mücadelenin Türkiye'de yürütülmediğini, dışarıda da DAİŞ'e karşı ciddi anlamda bir operasyonun yürütülmediğinin kamuoyunca bilindiğine işaret etti. Yüksekdağ, konuşmasını da "El-Bab'a kadar gideceğiz" diyen AKP'lilere, "Dün 'Şam'da namaz kılacağız' diyordunuz ama bataklığa saplandınız. Bugün 'El-Bab'a gideceğiz' diyorlar. Bütün Türkiye halklarını başka bir savaş saplantısının içerisine sürüklemeye çalışıyorlar. DAİŞ ile mücadele etmek için DAİŞ'in açtığı çay ocaklarını kapatsalar bile yeter" sözleriyle yanıt vererek noktaladı. Yüksekdağ'ın değerlendirmelerinin ardından PM toplantısı basına kapalı olarak devam etti. (sg-hd/öç)